Kanser ilaçları çeşitleri nelerdir?
Kanser tedavisi son yüzyılda büyük bir gelişim gösterdi. Onkolojideki gelişmeler, tek başına veya kombine (birlikte) kullanılan tedavilerle, her geçen gün daha fazla sayıda hastanın yaşamına katkıda bulunmaya devam etmektedir. Tedavideki çeşitliliğin artması, özellikle hastalar veya yakınları için kafa karıştırıcı olabilmektedir. Bu nedenle onkolojide en sık kullanılan antikanser ajanları (kanser ilaçlarını) ve kombine tedavi kavramlarını kısaca açıklamaya çalıştık.
Kemoterapi
Günümüzde kanser tedavisi denilince ilk akla gelen yöntem olan kemoterapi, kanseri doğrudan iyileştirmek amaçlı kullanılan ilaç veya ilaçlardır. 1950’lerde keşfedilen bu ilaçların hedefi direk olarak hızlı büyüyen ve çoğalan kanser hücrelerini yok etmek veya hücrelerin büyümesini kontrol altına almaktır. Bu nedenle kemoterapilere sitotoksik (hücre öldürücü) ajan denilmektedir. Kemoterapi, kanseri tamamen tedavi etme amaçlı uygulanabildiği gibi, kanserin tekrar etme riskini azaltma veya büyümesini durdurma veya yavaşlatma amaçlı da uygulanabilir.
- Neoadjuvan (küçültücü) kemoterapi: Ameliyat gibi bir ana tedavi öncesi tümörü küçültme amacını ifade eder.
- Adjuvan (koruyucu) kemoterapi: Ana tedaviye yardımcı bir tedavi yöntemidir. Cerrahi veya radyoterapi sonrası uygulanır ve vücutta kalabilen kanser hücrelerini yok etmeyi amaçlar. Böylelikle hastalığın tekrarlama riski azaltılmaya çalışılır.
- Palyatif (destek amaçlı) kemoterapi: Burada amaç tümörleri küçülterek kansere bağlı ağrı ve diğer şikayetleri azaltmak ve yaşam süresine katkıda bulunmaktır. Palyatif kemoterapi, kanser metastaz yaptığında veya tedavi sonrası tekrarladığında uygulanır.
Hormon tedavisi
Meme ve prostat kanserlerinin büyük kısmı büyümek ve çoğalmak için hormonlara ihtiyaç duymaktadır. Bu hormonlar meme kanseri için östrojen ve prostat kanseri için androjenlerdir (testosteron gibi). Bu hormonların seviyelerini azaltmak veya kanser hücreleri tarafından kullanılmalarını engellemek, çoğunlukla bir müddet için hormona duyarlı tümörlerin küçülmesini veya büyümelerinin yavaşlamasını sağlamaktadır. 1970’lerin başında geliştirilmeye başlanan hormonal tedaviler tek başlarına kullanılabildikleri gibi cerrahi, radyoterapi veya kemoterapilerle birlikte de kullanılabilir.
- Meme kanserinde hormon tedavisi (detaylı)
- Prostat kanserinde hormon tedavisi (detaylı)
Hedefe yönelik uygulanan akıllı ilaç tedavileri
Akıllı ilaçlar olarak bilinen, genetik hedeflere yönelik tedaviler, kanserin gelişmesini ve yaşamasını sağlayan belli genleri, proteinleri veya dokuları hedef alan bir tedavi yöntemidir. 1980’lerden sonra keşfedilen bu ilaçlar, kansere özgü olan zayıf noktaları hedef alırlar ve böylelikle kanser hücrelerinin çoğalması durdurulur veya büyümeleri yavaşlatılırken normal hücreler çok daha az zarar görür.
Bu yeni nesil akıllı ilaç tedavilerin aşağıdaki hücresel süreçleri hedef alır:
- Hiperaktif genler: DNA'da biriken mutasyonların protoonkogenleri aktifleştirip tümör baskılayıcı genleri etkisiz kılması (kanserle ilişkili genler için bakınız).
- Kanser hücresini sürekli çoğalmaya zorlayan hücre içi sinyal iletim yolları,
- Apoptoz (programlı hücre ölümü) sinyallerine direnç,
- Kanser hücrelerinin metastaz yapma mekanizmaları ve
- Anjiyogenez: tümör için yeni kan damarlarının oluşması.
Hedefe yönelik tedaviler her hasta ve her kanser türü için kullanılamamaktadır. Hedefe yönelik bir ilaç kullanılması için çoğunlukla, bu ilaçların uygunluğu için genetik testler yapılmalıdır.
Hedefe yönelik kanser ilaçları 3 sınıfta incelenmektedir:
- Küçük molekül ilaçlar
- Monoklonal antikorlar
- Antikor-ilaç konjugatları
Genetik hedeflere yönelik ilaçların çoğu küçük molekül yapısındaki tirozin kinaz inhibitörleri ve monoklonal antikorlardır. Küçük molekül ilaçları, isimlerinin sonundaki "-ib", monoklonal antikorları ise "-ab" eki ile kolaylıkla tanıyabilirsiniz. Tirozin kinaz inhibitörleri oral (ağızdan) alınan anti-kanser ajanlarıdır. Monoklonal antikorlar ise parenteral (çoğu damardan serum, az bir kısmı ise cilt altı iğne şeklinde) uygulanır.
1. Küçük molekül ilaçlar
Küçük moleküllü ilaçlar, etkilerini göstermek için hedef hücrelere kolayca girebilecek kadar küçük ajanlardır. Kanser tedavisi olarak kullanılan küçük moleküllü ilaçların çoğu, hücre çoğalması, hayatta kalma, göç ve anjiyogenezde yer alan hücre içindeki özel faktörleri hedefler. Küçük moleküllü ilaçların belirli hedefleri olduğu için sıklıkla hedefe yönelik ajanlar olarak adlandırılırlar. Bununla birlikte, monoklonal antikorlar gibi diğer ilaç türlerinin de hedeflenmiş ajanlar olduğu düşünülebilir.
Engelledikleri faktör ya da süreçle tanımlanan birçok farklı küçük moleküllü ilaç sınıfı vardır. Örneğin, küçük molekül ilaçlarının büyük bir sınıfı, hücrelerin içinde bulunan veya hücreler tarafından ifade edilen proteinleri (tirozin kinazlar) baskılayan moleküller olan tirozin kinaz inhibitörleridir. Örneğin akciğer kanserinde EGFR ve ALK reseptör mutasyonlarına yönelik ilaçlar.
Küçük moleküllü ilaçlarla ilişkili yan etkiler, ilacın etki mekanizmasına göre değişir ve çoğu yan etkilerin ılımlı olduğu kabul edilir.
Küçük moleküllü ilaçların verilmesi tipik olarak oral (ağız) yolundan yapılır, bu da çoğu hasta için onları uygun kılar.
2. Monoklonal antikorlar
Monoklonal antikorlar (mAb) büyük biyolojik ajanlardır - yani canlı organizmalardan üretilirler - laboratuvarda geliştirilen ve özellikle kan dolaşımdaki hedefleri tanımak ve bunlara bağlanmak için tasarlanmışlardır. Bunu yaparak, bir reseptörü ve hücre zarından içine doğru akış gösteren hücre sinyalini baskılarlar, apoptoz gibi bir fonksiyonu veya bağışıklık sisteminin aktivitesini dolaylı olarak tetiklerler. Bazı monoklonal antikorların, bir sinyal yolunda yer alan özel bir proteini hedefledikleri için hedefli tedaviler olduğu düşünülmektedir. Bunun örnekleri, HER2 reseptörünü hedef alan trastuzumab veya vasküler endotel büyüme faktörünü (VEGF) hedef alan bevasizumab olabilir. Aşağıda detaylı anlatılacak olan yeni nesil immünoterapiler de, bir kanser hücresini bağışıklık sisteminin yabancı olarak tanıması için tasarlanmış monoklonal antikor yapısındaki ilaçlardır.
Monoklonal antikorlarla ilişkili yan etkiler, özel etki mekanizmalarına dayanır. Bununla birlikte, tüm monoklonal antikorlar, anafilaktik reaksiyon veya infüzyonla (toplardamardan serum uygulama) ilgili reaksiyon gibi alerjik tepkilere neden olabilir. Çoğu yan etkilerin hafif olduğu kabul edilir.
Büyük boyutları ve midenin asidik ortamında tipik olarak bozulan moleküllerden oluşmaları nedeniyle, monoklonal antikorlar intravenöz (toplardamar) yolla uygulanır.
3. Antikor-ilaç konjugatları (eşlenikleri)
Antikor-ilaç konjugatları, ikili bir mekanizmaya sahiptir: kanser hücreleri tarafından eksprese (hücre yüzeyinde ifade) edilen belirli bir hedefi yakalarlar ve hedefe ulaşıldıktan sonra, sitotoksik (hücre öldürücü) bir ajan salınır. Antikor-ilaç konjugatları bu amacı gerçekleştirmek için 3 farklı parçadan oluşur:
- taşıyıcı ajan olarak görev yapan bir monoklonal antikor,
- sitotoksik ajan olarak görev yapan küçük bir molekül ve
- küçük molekülü antikora bağlayan bir bağlayıcı.
Bu ajanlar kanser hücrelerini hedef aldığından, geleneksel kemoterapide görülenden daha az hedef dışı etkiyle daha güçlü küçük moleküller kullanılabilir.
Antikor-ilaç konjugatları ilişkili yan etkilerin mekanizmaları henüz tam olarak anlaşılmamıştır, fakat esas olarak küçük moleküllerinin etki mekanizmaları ile ilişkili görünmektedir. Alerjik reaksiyonlar da mümkündür, çünkü bu ilçlar immünomodülatör (immün düzenleyici) bileşenler olan antikorları içerir. Monoklonal antikorlara benzer şekilde, antikor-ilaç konjugatları tipik olarak intravenöz olarak uygulanır. Bu yapıdaki ilaçların en bilinenlerinden biri meme kanseri tedavisinde kullanılan Kadcyla'dır (ado-trastuzumab emtansine).
Kanser immünoterapisi
Kanser hücresine yönelik hedeflenmiş ilaçlardan sonra, bağışıklık sisteminin önündeki fren mekanizmasını kaldırarak etki eden immün kontrol noktası inhibitörleri 1990’ların sonrasında geliştirilmeye başlandı. Günümüzde kanseri tanıma ve tedavi etmede immün (bağışıklık) sisteminin önemli bir rolü olduğu anlaşılmıştır. Artık tek hedef tümör değil, ayrıca tümör mikroçevresi ve bağışıklık sistemidir. Tümörlerin, bağışıklık sisteminin gözetiminden çeşitli mekanizmaları (CTLA-4, PD1 ve PD-L1) kullanarak nasıl kaçtığı bulunmuştur ve bu mekanizmalar üzerine etkili ilaçlara immünoterapiler denilmektedir. Özetle bu immünoterapiler, kanser hücrelerini direk öldürmek veya hedef almak yerine, hastanın bağışıklık sistemini destekleyerek, bağışıklık sisteminin görevini yerine getirmesini sağlamaya çalışmaktadır. Her geçen gün daha fazla sayıda kanser türünün tedavisi için etkinliği gösterilen immünoterapiler, şu an için ülkemizde cilt kanseri malign melanom, böbrek kanseri ve lenfomanın belli alt türleri için onay almıştır.
- İlgili konu: İmmünoterapi ilaçları yan etkileri nelerdir, nasıl tedavi edilir?
Kombine tedaviler
Kanser, alt ve nadir gözüken türleri ile sayısı 1000'i bulan, kompleks ve çok sebepli bir hastalık grubudur ve böylesine bir hastalığı tek bir ilaç veya tek bir yöntemle tedavi etmenin çoğu zaman mümkün olmadığı artık çok daha iyi anlaşılmıştır. Günümüzde kanser tedavisinde başarılı ve kalıcı sonuçlara, yukarıda çeşitlerini saydığımız birçok ilacın ve diğer kanser tedavi yöntemlerinin (cerrahi, radyoterapi, hipertermi, bölgesel ablatif tedaviler, minimal girişimsel cerrahiler gibi) kombine edilmesi ile ulaşılmaktadır. İşte bu noktada alanında uzman kişilerden oluşan multidisipliner ekip çalışması çok önemlidir.
1. Dickens E, Ahmed S. The principles of cancer treatment by chemotherapy. In: Sweetland H, ed. Surgery (Oxford). Elsevier Ltd; 2018.
2. National Cancer Institute. Chemotherapy to treat cancer. Posted April 29, 2015.
3. Imai K, Takaoka A. Comparing antibody and small-molecule therapies for cancer. Nat Rev Cancer. 2006.
4. Vezina HE, Cotreau M, Han TH, Gupta M. Antibody-drug conjugates as cancer therapeutics: past, present, and future. J Clin Pharmacol. 2017.